Bayramda Tatil Planı: En Hit Noktalarıyla 1 Haftada Los Angeles

Bayramda Tatil Planı: En Hit Noktalarıyla 1 Haftada Los Angeles

Bayramda Tatil Planı: En Hit Noktalarıyla 1 Haftada Los Angeles

Uzun uçuş, biraz jet-lag, ama hepsine değer… Los Angeles; havasıyla, gökyüzüne sonsuzcasına uzanan palmiyeleriyle, dünyanın tanıdığı isimlerin yaşadığı caddeleriyle, şık ve zengin semtleriyle, uçsuz bucaksız kum sahilleriyle, her zevke göre şahane restoranlarıyla, sinema dünyasının pırıltısını sürekli hissettirmesiyle, kısa bir süre de olsa görmeye, yaşamaya değer…

Kısa bir tatil planlayanlar için Los Angeles’da şu ara en popüler noktaları bir araya topladık, ‘görmeden dönme’ rehberi hazırladık. Nerelere gitmeli? Neler yemeli? Turistikten öte, bir LA’li gibi 1 hafta geçirmek için neler yapmalı?

Öncelikle ana bölgeler, neresi gerçekte nasıldır, genel bir bakış yapalım.

Abbot Kinney:

Macro&More editörlerinin LA’deki favori bölgesiyle başlayalım. Son dönemde en popüler olan, yeni nesil tasarımcıların, ‘cool’ restoran ve kafelerin bulunduğu, yükselişte olan bölge. Stil şeyler arıyorsanız, başka yerlerde bulunamayan kıyafet ve aksesuarları, güneş gözlüklerini burada bulabilirsiniz. Gjelina’s şu anda bütün ünlülerin gittiği bir mekan, pizzalarıyla ünlü. Yer ayarlarsanız mutlaka bir yemek yenmeli. GTA da öğlen için çok iyi, sandviçleriyle ünlü. Yanısıra Feed‘in büyük barında yorgunluk atarken birer Mimoza ile serinlenilebilir.

1441065600-024d0d9a4136d9c1b9b6485ec57e5299

Rodeo Drive:

En lüks markaların mağazaları burada. Arapların çeşitli altın kaplı arabaları da yanınızdan geçebiliyor, az ilerde Kim Kardashian’ın bir mağazadan çıktığını da görebiliyorsunuz. Baştan sona gezilip sonra Breakfast at Tiffany’s’in çekildiği Willshire Oteli’nin önündeki Kafe’de biraz soluklanabilirsiniz.

1441065600-c93aef658b97832792244b0b657fd552

Malibu:

LA’a 40 dakika uzaklıkta, upuzun bir sahil şeridi. Türkiye’deki gibi şemsiyeli şezlonglu plajlar hayal etmeyin, LA’daki hemen hemen tüm kumsallar ziyaretçilerinin kendi organizasyonuna bırakılmış, yani şemsiyenizi şezlongunuzu kendiniz götürüyorsunuz. Akdeniz ve Ege güzelliklerine alışkın bizler için çok alkışlanası bir plaj ve deniz değil, uçsuz bucaksız okyanus, enteresan şekilli ve dokulu yosunlar, güzel bir kum, sörf yapanlar… Öğlen yemeğinizi mutlaka Malibu Seafood Fresh Fish Market – Patio Cafe‘de yiyin. Uzun bir sıra bekleyeceksiniz ama daha o sabah tutulmuş envai çeşit deniz ürününü tepsinize doldurup az ötedeki tahta masalarda yemenin zevki bambaşka… Plaja dönmek istemezseniz Malibu Country Mart‘a gidin. Açık alışveriş merkezinde olmayan marka yok… Burada da sürekli ünlülerle, tanıdık simalarla burun buruna gelmeniz an meselesi. Giysi markaları bir tarafa, burada Wall Street Art Gallery‘ye uğrayın. Bu ara Mr Brainwash isimli sanatçının ‘mixed media’ enstalasyonları var. Tarzınıza uygunsa bir süre oradan ayrılamayacaksınız. Akşamüstü güneşi Nobu‘da batırın. Rezervasyon şart. Yer bulamazsanız Nobu ile aynı sırada Duke’s restoran-bar var; Büyük, rahat, yemekleri ve kokteylleri gayet güzel. Hatta dışarıda terasta oturmaya çalışın. Dalgalarla aranızda sadece bir cam var ve vahşi okyanus bu açıdan baktığınızda sizi etkileyecek…

1441065600-665c6ac52ad3537ca433b9b613eb9cb8

Venice Beach:

Yine uçsuz bucaksız bir kumsal yanında uzanan, kalabalık mı kalabalık, turistik ötesi bir cadde. T-shirt ve biblo satan dükkanlar, pek de karakterli sayılmayan el işleri satan tezgahlar, yılan oynatıcıları ve benzerlerinin birbirini takip ettiği bir yürüyüş. Çok sevimli değil, şöyle bir havasını kokladıktan sonra hemen dönüp görmeniz gereken yakın yer, Venice Kanallar Bölgesi. Doğal kanalların üzerinde yan yana harika, şirin evler ve ‘ama burada yaşardım’ diyeceğiniz tatlı sokaklar…

1441065600-fccf7b0e7ead90da2c04bf8da0a7c0ed

Santa Monica:

Venice’den çıkınca eğer bisiklet de kiraladıysanız hemen yanında Santa Monica. Oldukça turistik olmasıyla birlikte, ‘tam Amerika’ denilebilecek bir cadde (3rd Promenade) sağlı sollu en bilindik Amerikan markaları ve sonunda da açık bir alışveriş alanı… Acıkırsanız Sugar Fish‘de sushi yiyin. Basite indirgenmiş ama lezzetli mönüleri var.

Ve bomba: Yiyebileceğiniz en iyi İtalyan yemeklerinden birini yemek istiyorsanız akşam Giorgio Baldi‘ye rezervasyon yaptırın. Şu ara Rihanna hemen hemen her gece orda.

1441065600-a7e341226d60b26391a2e96ae2eb8f85

West Hollywood:

3rd Street bu bölgenin en çok vakit geçirilecek bölgesi. Güzel restoranlar, kafeler ve butikler var. Özellikli tavsiyemiz Joan’s on Third, çok tatlı bir kafeterya. Karşısında meşhur Magnolia Bakery var. Ve tabii ki West Hollywood’un en çok rağbet gören noktalarından biri de Grove. Burası açık bir alışveriş merkezi. Turistlerin uğrak noktası olmakla birlikte şirin ve kompakt bir yer. Anthropologie gibi sevdiğimiz mağazalar var. Sinemaya gidebilir, sushi, İtalyan, Thai yiyebileceğiniz güzel restoranlar bulabilirsiniz. Her daim cıvıl cıvıl. Ana caddesinin en sonunda meşhur The Farmer’s Market var. Burası kendi içinde kapalı bir ‘a’la minute‘ minik restoranlar bölümü. Restoran derken elinizde tepsiniz sırada bekleyip pişenlerden aldığınız ve bir yerde bir masa bulup hemen atıştırmaya başladığınız, neşeli gürültülü, yemek kokuları birbirine karışan bir alan. Buraya uğrarsanız Pampas Grill‘i deneyin. Dev ızgarada Brezilya usulü etler pişiyor siz seçiyorsunuz. Mezeler çeşitli.

Grove’da gece geç saate kadar kalırsanız, örneğin sinema çıkışında, birdenbire kendinizi bir Arabistan şehrine ışınlanmış sanabilirsiniz. Etrafta başka hiçbir milletten insan kalmamış oluyor. Milli kıyafetleriyle değil, herhangi bir Amerikalı gibi giyinmiş olan çok sayıda Arap göreceksiniz.

Melrose:

Cihangir, Taksim gibi düşünülebilir. Daha alternatif ve farklı tarzda dükkanların bulunabildiği bir bölge. Alfred Coffee‘de mutlaka kahve için, herkes orda. Melrose’un sonu Robertson Avenue’ya doğru daha bilindik ve pahalı markaların mağazaları başlıyor. Melrose’un sonunda Macro&More editörlerinin bir diğer favorisi Fred Segal yer alıyor. Fred Segal, butik bir katlı mağaza. Bir öğlen mutlaka içindeki Mauro Restaurant‘ta yemek yiyin, özellikle Pink Sauce Pasta / Pembe Soslu Makarna‘sını…

1441065600-ac82892fc6ff1a718a13370b8b7b4ce1

Robertson Avenue:

Melrose’a göre pahalı bir bölge, Rodeo Drive’ın şaşaalı lüksü yok ama güzel mağazalar ve gezip vakit geçirilecek sokaklar… Meşhur The Ivy burada. Mutlaka rezervasyon yapılmalı. Ünlülerin uğrak yerinden turistik bir restoran olmaya geçmiş olsa da dekorasyonu ve havası ile çok hoş, farklı. Rengarenk güller, hafif İspanyol, biraz Küba, biraz Provans hissettiren neşeli havası ve güzel mönüsü ile The Ivy bir brunch’ı hakediyor. Robertson’da lokal LA’liler Urth Cafe‘ye çok sık uğrarlar. Salataları harika, ama özellikle Green Tea Boba içilmeli…

Silverlake:

Burası yeni yeni popüler olmaya başladı. Yükselen ve yeni keşfedilen, Hipster bir bölge. Öğlen yemeği için Squirl veya en, en iyi Viyetnam restoranı Blossom’u deneyin. Kahve için mutlaka Intelligencia

Yıldız verdiklerimiz:

AKŞAM YEMEĞİ:

Steakhouse / Et Restoranları:

Boa, STK, Cut

– Sushi:

Sushi Park (duble yıldız), Sugarfish, Nobu Malibu, Koi

– İtalyan:

Giorgio Baldi, Madeo

– Fransız:

Chateau Marmount (Tüm ünlüler burada, girilebilmesi çok zor olabilir)

– Çeşitli Mutfaklar:

Ysabel, Penelope and Odysse, Hakkasan, Cipriani, Cecconis, Sunset Tower (Ünlü noktası), Soho House, Bottega Louis (Downtown), Ace Hotel (Downtown), Bastille (Downtown)

LOUNGE

The Nice Guy (Ünlü noktası), Laurel Hardware, The Line Hotel-Room 86 (karaoke)

HANGİ CLUB, HANGİ GECE?

The Blind Dragon – Pazartesi

Boots Bellows – Salı

1 Oak – Salı veya Cumartesi

Hyde – Çarşamba

Hooray Henry’s – Perşembe

Warwick – Çarşamba ve Cuma

Şimdi size uçak biletinizi ayarlamak kalıyor. Ve tabii ki bu sayfadan bir çıktı alıp çantanıza atmak… İyi yolculuklar!

Paylaş