Jonathan Cheban’ı tanımıyorsanız, kısa yoldan şöyle tanıştıralım; kendisi Kim Kardashian’ın en yakın arkadaşlarından biri. Cheban bir de, kendini Foodgod ismiyle bir gurme olarak konumlandırıyor ve yemek yeme tutkusunu 2.6 milyonluk bir Instagram hesabına ve yakında harekete geçecek olan bir YouTube kanalına dönüştürüyor.
Geçtiğimiz ay Jonathan Cheban, Amerikalı spor barı ve loung’ı The Ainsworth ile işbirliği yaptı ve ortaya altın kaplama tavuk kanatlarını çıkardı. Evet, yanlış duymadınız; “ALTIN KAPLAMA TAVUK KANADI.” Bu ultra lüks altın tavuk kanatları, önce kurutulmuş acı biber, Hindistan cevizi yağı ve bal karışımında 24 saat bekletiliyor ve sonra kızartılıp ardından da 24 karatlık altın yapraklarıyla kaplanıyor. The Ainsworth’ün Chelsea, Manhattan ve East Village şubelerinde tadılabilecek tavuk kanatları 10 parça olarak 30 dolara, 20 parçası 60 dolara ve 50 parçası bir şişe Armand de Brignac ile 1000 dolara servise çıkıyor.
Şimdi gelelim asıl meseleye… Bu hiç de sıradan olmayan tavuk kanadının aslında bir sebebi var. Yani mesele bir yemekten çok daha fazlası. Sıradan olmamak adına sıradanlaştığımız, ama hala daha farklı olmak için kendimizi zorladığımız yeni hayatlarımızda, daha çok deneyim ve daha çok heyecan arıyoruz aslında. Ve bu da bizi yaşamımızın her noktasında etkiliyor. Değişim ihtiyacımızın yansımasının ayyuka çıktığı en önemli alan olan mutfaklarımız da değişiyor. Bu değişim ihtiyacına bir de, hayatın hızına ayak uydurma endişesi de ekleniyor. Şimdi 10 yıl önce düşünsek hayal edemeyeceğimiz bir mutfak ve lezzet anlayışını deneyimliyoruz. Asortik kaplardan yemek yiyor, kavanozlardan değişik sebze sıvıları tüketiyoruz. Yemek kültürümüz tepe taklak mı? Bu kötü bir şey değil ama galiba evet.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırmalara göre, en genci 17, en yaşlısı ise 37 yaşında olan Y kuşağı grubu, ülkedeki şarap ve kahve tüketiminin neredeyse yarısından sorumluymuş. Ve aynı araştırmada ortaya çıkmış ki, yeme-içme alışkanlıkları da baya değişmiş: Mesela Y kuşağının artık öğle yemeği yememesi gibi… Amerika’da yapılan araştırma tüm dünyadaki modern yaşayışların da bir aynası aslında tabii. Şimdi artık daha çok hızlı atıştırmalıklar tercih ediliyor. Çünkü artık -aynı araştırmaya göre- hem evden çalışanların sayısı daha fazla, hem de aktif iş hayatının büyük bir kısmını oluşturan Y kuşağı; öğle yemeği yerine hızlı atıştırmalıkları tercih ediyor ve aynı zamanda hızlı ve ucuz tüketeceği alternatiflerin peşine düşüyor. Özellikle taze meyve, yoğurt ve cips gibi gıdalar en çok tercih ettikleri arasında yer alıyor.
ABD’li NPD Group’un araştırmasına göre bu ve uydusu olan benzeri diğer yeni yemek yeme alışkanlıkları, 2024’e kadar yüzde 12 daha da artacakmış. Macrocenter’da gördüğünüz bin bir çeşit atıştırmalık gibi, restoranlarda da bu akım yavaş yavaş başlıyor. Mesela birçok yerde satışa sunulan, öğle yemekleri için müşterilerin hemen satın alıp çıkabileceği öğle yemeği kutularını düşünün… Ve yine ABD’de işyerlerinin etrafındaki birçok restoran, sipariş ettiğiniz yemeğin 15 dakikada kapınızda olacağının garantisini veren tanıtımlar yapmaya çoktan başladı bile…
Yeni yemek alışkanlıklarından bir tanesi de ‘tabaksız’ yemekler. Sepette, tahta parçalar üzerinde servis edilen yiyeceklerin yemek kültürünü zedelediğini düşünen bir grup ‘endişeli’ kimsenin açtığı Twitter ve Instagram’da milyon takipçisi olan We Want Plates yani Tabak istiyoruz hesabı, bu özellikteki restoranları eleştiriyor.
Neticede akımlar gelir ve geçer. Kapılıp gitmeyeceğimiz, işe yarayanları elimizde ve soframızda tutacağımız, tüketici, üretici ve perakendenin bir arada ve birbirini dinleyerek ilerlediği bilinçli ve demokratik bir gelecek beklese bizi, sanki o bile tek başına yeter.
