Özlem Güsar yazdı: Lüks Eve Dönüyor!

Özlem Güsar yazdı: Lüks Eve Dönüyor!

Hızla kabuk değiştiren lüks tanımı her gün değişse bile neyin yeni lüks olmadığının sınırları çok net çizilmiş durumda. Eğer New York seyahatiniz Bergdorf Goodman’da Givenchy’nin en son çantasını aramakla geçiyorsa; sabahınızı en çarpıcı ne giyersem dergilerde çıkarım sorusunun cevabını bulmak için harcıyorsanız; öğleden sonralarınız vakıflara destek vermek adı altında en son kıyafetlerini herkesin birbirine göstermesi  için organize edilen davetlerde geçiriyorsanız; tatillerinizi kendinize ne katacağınızı değil kimleri göreceğinizi düşünerek planlıyorsanız; çok üzgünüm yaşadığınız hayat lüks değil ve son derece “uncool”. Eğer evde arkadaşlarınızı toplayıp birlikte keyifli yemekler hazırlıyorsanız, yılbaşı hediyeleriniz birbirinin aynısı gereksiz ıvır zıvırlar yerine evde yapılmış süslü kavanozlarda reçeller ise; ne mutlu size doğru yoldasınız. Lüksün evle olan yeni aşkını detaylandırmadan önce biraz teoriye ve rakamlara bakmakta fayda var.

1446336000-8d74fc6727929b84ff723e6532b83116

Son kitabı Lükse Övgü’de; filozof ve akademisyen Thierry Paquot bu çelişkiyi sorguluyor.  “Lüks dediğimiz nedir? Fazla pahalı, gösterişli bir otomobil mi? Hayat boyu çalışsak da ‘paramız yoksa’ alamayacağımız bir ev mi? Yoksa bunları kullanma, bunlara sahip olma arzumuz mu? Belki de lüks daha başka bir şeydir. Örneğin, inceliklerle dolu bir yaşam biçimidir. Böyle bir yaşam biçimi neden ille de tüketime yönelik olsun?” Paquot; yerleşik düşüncelere şiddetle karşı çıkıyor ve lüks kavramını, ekonomik boyuttan çok öte bir davranış tarzı, bireyi kendiyle uzlaştıran bir yaşama sanatı olarak öne çıkarıyor.

1446336000-ad0837e4d8071e33bf07043a59648a46

Gerçekten lüks; içinde bulunduğumuz dönemde büyük değişiklikler geçiriyor; lüksün DNA’sı yeniden kodlanıyor. Amerika’da yıllık gelirleri $500.000 ve üstü olan kişilerle yapılan bir araştırmaya göre; katılımcıların %88’i “hayatımı kendi değerlerime göre yaşamak her zamankinden daha önemli” derken; yaklaşık %70’i hayatında materyalistik olmayan bir zenginlik yaratmayı ana amacı olarak belirtiyordu.  Anlayacağınız; yeni dünya düzeninde, yeni lüks; gösterişten uzaklaşmak ve sadece kendin için lüksün keyfini çıkarmak demek.

1446336000-448dd71202a0822151a163969d9ee9d4

Post materyalizm döneminin ilk günlerini yaşamaya başladığımız günümüzde insanlar artık zenginliği hayat kaliteleriyle, gelecek için yarattıkları anılarla ölçüyorlar, sahip olduklarının adedi ile değil. Bunun en güzel kanıtı ise Hollywood dünyasının yıldızlarından geliyor. “Yatakta oturup çocuklarınıza uzun hikayeler okuyabilmek lüksün kendisidir, bunu yapabildiğim için çok şanslıyım” bu sözler Hollywood’un en pahalı kadın yıldızı Kate Winslet’e ait. Kırmızı halılı davetlerin vazgeçilmez ismi Gwyneth Paltrow ise “Bahçemizde pizza pişirebileceğimiz bir odun fırınımız var. Bunun hayatımızda yaptığımız en iyi lüks yatırımlardan biri olduğunu düşünüyorum” diyerek konuya kendi bakış açısını getiriyor. Basında bir ünlünün yada bir iş kadının yemek yaparken çekilmiş fotoğraflarının yada yemek tariflerinin paylaşılmadığı bir gün geçmiyor. “Domestic Divas” adı altında toplanan bu aile ve ev tutkunu ünlüler çıkardığı yemek kitaplarından, çocuklara masal okuma partilerine, ev dekorasyonu konusunda imparatorluk kurmaktan, organik bebek tasarımı yapmaya kadar eve ait her konunun içindeler. Çılgın partileriyle moda dünyasında yer eden Dolce&Gabbana, bir kaç sezondur aile değerlerine tamamen geri döndü ve reklam kampanyalarında dedelerden torunlara tüm aile yan yana.

Tüm bunlardan sonra sanırım şunu diyebiliyoruz. Lüks artık “evim evim güzel evim” söyleminin sıkıca benimsemiş durumda.

Paylaş